Kornea gözün en dışındaki tabakaya verilen isimdir. Yaklaşık yarım milimetre (500 mikron) kalınlığındaki kornea saydam ve damarsız bir dokudur. Kornea gözün refaktif gücünün %70’ini oluşturur. Saydam oluşu sayesinde göz bebeği (pupilla) ve gözün renkli kısmı olan iris dokusunun dışarıdan görülebilmesine olanak verir.

Net bir görüş için kornea dokusu saydam olmalı ve yapısal bütünlüğü bozulmamalıdır. Kornea dokusunun bulanıklaşması veya incelerek yapısal bütünlüğünü kaybetmesi görme azalmasına neden olur.

Kornea anatomisi

Korneanın beş katı vardır: Bu katlar dıştan yani yüzeyden içe olmak üzere epitel, Bowman tabakası, stroma, Descemet membranı ve endoteldir. Kornea yüzeyini örten epitel çok katlıdır. Korneanın en kalın yeri stromadır. Kornea kalınlığının %90’ını oluşturur. Endotel tek sıralı hekzagonal (altıgen) hücrelerden oluşur. Endotel hücreleri rejenere olmaz, sadece genişleyip kayarak kaybolan hücrelerden geriye kalan küçük defektleri kapatabilir. Ancak bunun da bir sınırı vardır. Endotel hasarı geniş bir bölgede meydana gelmiş ise kalan kornea hücreleri bu defekti kapatamaz.

Kornea stromasının yaklaşık %78’i sudur. Geri kalanı glikozaminoglikan çatıdan oluşur. Glikozaminoglikan fibriller hidrofilik olup su çeker. Korneanın ön yüzünde göz yaşı, arka yüzünde ise aköz hümör denilen göz sıvısı vardır. İki taraftan sıvı ile çevreli korneanın saydam kalması, stromadaki glikozaminoglikan fibrillerin dizilimi, kornea epitelinin bariyer fonksiyonu ve endotelde bulunan aktif pompa ile sağlanır. Zaten bu tabakalardan herhangi birinde meydana gelen hasar korneada saydamlık kaybı, ödem ve görme kaybı ile sonlanmaktadır.

Kornea hastalıkları nelerdir?

Kornea hastalıkları başlıca 5 ana başlık altında toplanabilir:

1. Keratit (kornea inflamasyonları): Keratit genellikle sağlam korneada gelişmez. Çoğunlukla travma, göz kuruluğu, kontakt lens kullanımı gibi göze ait ve immunosüpresyon gibi hastaya ait durumlarda gelişir. Keratitler yüzeyel ve derin olarak 2 gruptur. Yüzeyel keratitler korneanın epitel tabakasını tutar. Genellikle mikrobiyolojik nedenlere (virüs, bakteri, mantar, klamidya) bağlı gelişir. Zamanla enfeksiyon ilerleyip daha derin tabakaları yani Bowman ve stromayı da tutabilir. Derin keratitler ise genellikle immünolojik faktörlere bağlı gelişir. Bunlar stroma ve endotel tabakasında oluşur. Örneğin diskiform herpetik keratoüveit tablosunda herpes virüse karşı gelişen tip IV immünolojik reaksiyon sonucu kornea stromasında ödem, endotelde inflamatuar birikimler ve ön kamarada üveit görülebilir. Bir başka sınıflandırmaya göre keratit, kornea santralinde veya periferinde (marjinal keratit) yerleşebilir. Periferik keratitler genellikle mikrobik değildir. Bunlar hipersensitivite reaksiyonu sonucu (marjinal keratit), mekanik nedenlere bağlı korneanın açıkta kalması (dellen), ve otoimmun hastalık varlığında (romatoid artrit, lupus eritematosus, Wegener gibi) gelişebilir.

Keratit ve eşlik eden üveite bağlı (keratouveit) ön kamarada altta hipopiyon izleniyor

Keratit geçirmiş gözde korneada vaskülarize kesafet görülüyor

2. Kornea distrofileri: Korneanın saydamlığını bozan, çift taraflı olarak ortaya çıkan, ve çoğu genetik kökenli olduğu düşünülen hastalıklardır. Korneanın değişik katlarını (epitel, Bowman, stroma, endotel gibi) tutabilir. Epitel distrofileri olarak epitel bazal membran distrofisi (rekürren epitel erozyon sendromu) ve Meesman distrofisi sayılabilir. Bowman membran distrofisi Reis-Buckler distrofisidir. Stromal distrofiler arasında maküler, granüler ve latis distrofi görülür. Posterior polimorfik distrofi (PPD) ve Fuchs endotel distrofisi ise endoteli tutan distrofilerdir. Maküler distrofi otozomal resesif, diğer distrofiler otozomal dominant geçişlidir. Ektazik kornea distrofileri arasında keratokonus, keratoglobus ve pellucid marjinal dejeneresans görülür. Tüm bu başlıklar içinde diğerlerine göre daha sık görülen kornea distrofileri; rekürren epitel erozyon sendromu, lattis distrofisi, Fuchs endotel distrofisi ve keratokonus olarak sayılabilir. Distrofilerin ortaya çıkış yaşı farklı olabilir. Bazıları çocukluk, bazıları genç erişkin çağda ortaya çıkarken bazıları ise 50-60 yaş gibi daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilir.

İleri evre keratokonüste korneada öne büyüme ve ektazi, ön kamarada derinleşme izleniyor

Ön segment fotoğrafında maküler tipte stromal kornea distrofisine ait opasiteler görülüyor

Kornea topografisinde keratokonus bulguları izleniyor

3. Korneanın dejeneratif durumları: Pterjium, Salzman nodüler dejeneresansı, bant keratopati, kornea pigmentasyonları gibi genetik olmayan çeşitli oküler/çevrel nedenlere bağlı gelişen hastalıklardır. Bunlar içinde en sık pterjium görülür. Konjonktivanın kornea üzerine ilerlemesi olarak tanımlanır.

4. Kornea ödemi, büllöz keratopati: Kornea ödemi çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Örneğin akut glokom hecmesinde yoğun epitel ödemi gelişir ve kornea buzlu cam manzarası alır. Büllöz keratopati ise katarakt ameliyatı sonrası gelişen kornea ödemi demektir. Burada travmatik cerrahi sonucu endotel yetmezliği ve kornea ödemi gelişmektedir. Yaşlanma sürecinde endotel hücrelerinde normal bir kayıp gelişmektedir. Travmatik cerrahi sonrası endotel kaybı buna eklendiğinde endotel sayısı belli bir değerin altına düşerse korneada ödem gelişir.

5. Korneanın yaralanmaları: Kornea yaralanmaları yüzeyel abrazyon, delici bir cisimle kornea perforasyonu veya kimyasal yaralanma şeklinde olabilir. Yüzeyel abrazyonlarda genellikle cerrahi tedavi gerekmez. Kornea perforasyonlarında tamir amacıyla cerrahi uygulanması gerekebilir. Kimyasal yaralanmalar ise asit (sülfirik asit, hidroklorik asit, nitrik asit gibi) ve alkali (amonyak, kostik, kireç gibi) yanıkları şekilnde olabilir. Bu tip yaralanmalar çocuklar oyun oynarken etraftaki inşaat artıklarıyla, ev ve işyerlerinde çalışanlarda dikkatsizlik, tedbirsizlik veya meslek kazaları şeklinde gelişebilir. Kimyasal yaralanmalar içinde daha tehlikeli olan alkali yanıklarıdır. Alkali madde hücre membranlarında bulunan yağ asitlerinde sabunlaşma nekrozuna neden olur, daha derine penetre olur. Asit maddeler ise doku proteinlerinde denatürasyon ve koagülasyon nekrozu yapar. Asit yanıklarda genellikle daha yüzeyel zedelenme oluşur. Asit ve alkali yanıklarından sonra oluşan hasar zedelenmenin derecesine bağlıdır. Ancak çoğunlukla, limbal iskemi ve gözün kollajen sentezinde defekt gelişir. Kornea bulanıklaşarak opaklaşır. Kimyasal yaralanmalar sonucu gelişen sekonder glokom, kuru göz, konjonktivada skatrizasyon ve yapışıklıklar meydana gelen hasarın giderilmesini güçleştirir.

Kornea muayene yöntemleri

Periferde çalışan göz uzmanı olmayan hekimler elde tutulan ışık kaynağı ile kornea saydamlığı, kornea yaralanmaları, ve ucu inceltilmiş bir pamuk yardımı ile kornea duyarlığını değerlendirebilir. Ancak göz hekimleri kornea morfolojisi ve fonksiyonunu değerlendirmek için bazı cihazlar kullanırlar. Bu cihazlar ile korneanın daha detaylı bir şekilde değerlendirilmesi ve analizi sağlanır.

Biyomikroskopi:
Kornea ve ön segmente ait diğer yapıların binoküler olarak incelenmesine yarar. Değişik kalınlıktaki ışık demetleri farklı açılardan gönderilerek biyomikroskobun büyütmesi sağlanır ve kornea incelenebilir. Rutin olarak en sık kullanılan muayene yöntemidir. Tüm kornea yapısı biyomikroskopide rahatlıkla incelenebilir.

Keratometri: Korneanın kırma gücünün ölçülmesidir. Kontakt lens uygulamaları ve göz içi lens implantasyonu uygulaması öncesinde kullanılır.

Topografi: Korneanın ön ve arka yüzünün topografik analizinde kullanılır. Bazı hastalıkların tanısında, kontakt lens uygulamaları ve göz içi lens implantasyonu uygulaması öncesinde kullanılır.

Pakimetri: Kornea kalınlığının ölçümüdür.

Speküler mikroskopi: Endotel hücre sayısı ve yapısını gösterir. Katarakt öncesi ve sonrası inceleme ve çeşitli nedenlerle büllöz keratopati riski olan gözlerin değerlendirilmesinde kullanılır.

Esteziometri: Kornea duyarlılığının değerlendirilmesine yarar.

Korneanın boyanarak muayenesi: Kornea yüzeyindeki epitel defektleri flöresein boyası; ölü/devitalize hücreler ve mukus fibrilleri rose bengal ve lissamin yeşili solüsyonları ile ortaya konur.